Aşırı sıcaklıklara karşı beyni kandırmak mümkün mü?
Aşırı sıcaklar kendini göstermeye başladı. Ve bununla başa çıkmak için klima ve vantilatör gibi araçlara yöneliyoruz. Ancak aşırı sıcaklıklara karşı direncin yolu, aşırı soğukla başa çıkabilen insanların geliştirdiği bazı tekniklerden geçiyor olabilir. Aşırı soğuğa direnç gösterebilen bazı insanlar var. Sözgelimi, uzun süre boyunca buzlu suda kalabilen Wim Hof. Nam-ı diğer, Iceman.
Hof gibi buzla haşır neşir olan insanlar, bir şekilde insanüstü görülme eğiliminde olabilir. Ancak bazı teknikler sayesinde bunu başarabildikleri de ortada. Sadece vücudu eğitmek gerekiyor. Çünkü buz adamlar, beyinlerini ve bedenlerini, onlara soğuğa karşı direnç veren bazı tekniklerle eğitiyorlar. Peki ama nasıl?
İnsan beyninin soğuğa nasıl tepki verdiğini inceleyen iki sinir bilim uzmanı, böyle bir direnç sırasında beyinde neler olup bittiğini araştırdı. Wayne Devlet Üniversitesi Pediatri ve Radyoloji Profesörü Otto Muzik, bu tür “süper” güçlerin, beyni veya bedeni sistematik olarak değiştiren pratik tekniklerden kaynaklanabileceğini öne sürüyor. Belki de en önemlisi; bu değişiklikler, davranışsal ve zihinsel sağlıkla ilgili olabilir ve potansiyel olarak sıradan insanlar tarafından da kullanılabilir.
Formül: Vücut dengesini kurmak
Yoga gibi teknikler, fizyolojik dengeyi değiştirmeye çalışır. Bilim insanları, buna homeostazi diyor. Homeostaz, bir organizmanın fiziksel bütünlüğü için temel bir hayatta kalma ihtiyacıdır ve çok önemlidir. Örneğin, birileri soğuğa maruz kaldığında bazı beyin merkezleri, vücudun tepkilerinde değişiklikler başlatır. Bunlar, ekstremitelere giden kan akışını azaltmak ve ısı üretmek için derin tabaka kas gruplarını harekete geçirmektir. Bu değişiklikler, vücudun ısıyı daha fazla tutmasını sağlar ve bilinçli kontrol olmadan otomatik olarak gerçekleşir.
Vücut, duyusal veri topladığında ve bu verileri düzenleyen, önceliklendiren ve buna göre eylem planları oluşturan işlem merkezine (beyine) ilettiğinde homeostaz devam eder. Bu direktifler daha sonra bu fonksiyonları yürüten vücuda iletilir. Homeostaza aracılık eden ve eylemlerine rehberlik eden, aşağıdan yukarıya fizyolojik ve yukarıdan aşağıya psikolojik mekanizmalar arasındaki dengedir.
Araştırmacılar, fizyoloji ve psikoloji arasındaki bu dengenin, soğuğa maruz kalmayla başa çıkma konusunda beyni eğittiğini düşünüyor. Araştırmacılar, bunu çok ilginç “bir numara” olarak nitelendiriyorlar.
Soğuğa cevap vermek için beyin sistemleri devreye giriyor
Araştırmacılar, beyin ağlarında nedensel etkilerin asimetrisini kabul ediyor. Ancak doğuştan gelen fizyolojik mekanizmaları hedef alan stratejiler, yukarıdan aşağıya psikolojik kontrolü tetikleyebilir mi? Yapılan araştırmalar, fizyolojik stres faktörlerini, odaklanmış meditasyon ile birleştiren tekniklerin, psikolojinin fizyolojik olarak modüle etmesine izin vererek bu asimetriyi “kırabileceğini” gösteriyor. En azından “Iceman” Wim Hof üzerine yaptıkları son çalışmalarda gözlemledikleri şey bu.
Örneğin Hof’un teknikleri arasında kontrollü nefes alma (hiperventilasyon ve nefes tutma) ve meditasyon söz konusu. Çalışmada, giydiği ıslak giysisine 3,8 derece su pompalayarak kendisini soğuğa maruz bırakmadan önce bu teknikleri uygular. Nefes tutma ve soğuğa maruz kalma iki fizyolojik stres oluştururken, yaptığı meditasyon bir psikolojik kontrol şekli olarak karşımıza çıkar. Normal denekler soğuğa maruz kaldığında, vücut sıcaklığı değişir ve homeostatik sürücüleri tetikler. Ancak Hof’un cilt sıcaklığı bu durumda değişmemiş ve soğuktan etkilenmemiştir. Üstelik, kontrol deneklerinin aksine, beyninin anteriaqueductal gri bölgesini, ağrıyı düzenlemek için harekete geçirmişti. Kendi kendine öğrettiği bu teknik, beyninin ağrı yollarını değiştirerek soğukla başa çıkma yeteneğini değiştirmiştir.
“Iceman” bulguları neyi açıklayabilir?
Soğuğa maruz kalmanın, homeostatik beyin ağında, zaten nefes tutmasıyla oluşan, stres kaynaklı bir ağrı kesici yanıtı tetiklediği görülüyor. Periaqueductal grinin aktivasyonu, ağrı algısında ve dolayısıyla anksiyetede bir azalmaya işaret ediyor. Hof’un homeostatik beyin ağındaki bu sürekli değişiklikler, soğuğa karşı toleransı arttırıyor. Yani meditasyon işe yarıyordu.
İşte önemli kısım: Stres kaynaklı ağrıyı hafifletmenin etkilerini, soğuğa maruz kalmanın ötesine uzatması muhtemeldir. Eğer böyle bir beklenti yerine getirilirse, bu, ilave opioidlerin veya kanabinoidlerin, periaqueductal grisinden salınmasına yol açacaktır. Bu salıverme, serotonin ve dopamin gibi nörotransmiterlerin seviyelerini etkileyerek genel olarak iyi olma hissini arttırır. Bu olumlu geri bildirim döngüsü, bilinen “plasebo etkisi” ile ilgilidir.
Hof'un kullandığına benzer teknikler, vücudun doğuştan gelen bağışıklık tepkisi üzerinde de olumlu etkiler yaratıyor gibi görünüyor. Araştırmacılar ayrıca, opioid ve kanabinoidlerin salınımının duygudurum ve endişe üzerinde de olumlu etkileri olmasını beklediklerini söylediler. Bu etkilerin, stres kaynaklı bir analjezi reaksiyonu uyandırarak, uygulayıcıların ruh hali ve kaygı ile ilgili beyin sistemlerinin kilit bileşenleri üzerinde “kontrol” sağlayabileceğini düşünüyorlar.
Şu anda milyonlarca insan, depresyon ve endişe duygularına yardımcı olmak için ilaç kullanıyor. Bu ilaçların çoğu istenmeyen yan etkilere sahip. Kullanıcıları beyninin homeostatik sistemini etkileyecek şekilde eğiten davranışsal değişim teknikleri bir gün bazı hastalara ilaçsız alternatifler sunabilir. Beyin fizyolojisi ve psikolojisi arasındaki bağlantıları anlama çabaları gerçekten de daha mutlu bir yaşamın kapılarını açabilir.
Yorumlar
Yorumları Göster Yorumları Gizle