Erzurumlu İbrahim Hakkı - Marifetname/20
İKİNCİ BÖLÜM
Hava unsurunun mahiyetini, keyfiyet ve durumlarını, üç tabakasından üst,
orta ve birinci tabakalarda oluşan kainat boşluğunu (atmosfer) dört madde
ile açıklar.
Birinci Madde
Hava küresinin yerini ve tabiatını, uzaklık ve büyüklüğünü ve hareketini
bildirir.
Ey aziz, malum olsun ki, filozoflar ve astronomlar sözbirliğiyle
demişlerdir ki: Dört unsurdan ikincisi havadır. İki paralel yüzeyle
kuşatılmış basit bir cevher ve küre bir cisimdir. Üst yüzeyi yükselmiş
olup, ateş küresinin alt yüzeyine temas etmiştir. Alt yüzeyi, altında olan
denizlerle yerin yüzeyine teğet olduğu için dağlar ve dalgalar nedeniyle
havanın yüzeyi düzgün değildir. Şu halde, hava küresinin tabii yeri, ateş
küresinin altında ve ysu küresinin üstündedir. Kendi yerinde tabii olarak
sakindir ve ancak kendine özgü hareketleri vardır. Sâkin oldukça ismi:
Havadır. Hareke ederse, ona: Rüzgâr derler. Hava unsuru, latif, şeffaf ve
renksizdir. Tabiatı, sıcaklık ve rutubettir. Yükselici özelliğinden dolayı,
öteki unsurlara muhaliftir. Oluşum ve bozuşumla suretler bulmağa
kabiliyetlidir. Zira ki hava, kendi yerindeyken bile, diğer unsurlara
dönüşüp, başkalaşır. Rasatçılar, matematikçiler ve geometriciler
sözbirliğiyle demişlerdir ki: Havanın kalınlık ve derinliğinin toplam
mesafesi, yaklaşık onbeşbin yirmialtı fersah bulunup, üç tabaka itibar
olunmuştur.
Üst tabakası, ateşe komşu olduğundan sıcak olup, onunla ay feleğinin
hareketine uyarak, doğudan batıya onu teşyi ile döner. Bu tabakanın
tarafları, ateşten uzaklaştıkça, sıcaklığı az olup, kendi tabiatı olan
keyfiyette kalmıştır. Dairesel hareketi dahi yavaş yavaş olup, en alt
tarafı sâkin olmuştur. Bu tabakanın kalınlığı ve derinliği, onbin fersah
bulunup, ateş tabakasına nispetle ikinci tabaka sayılmıştır. Aşağıdan
yükselen dumanlar, bunda ayrışıp, kaybolduğundan, buna: Duman tabakası
adını vermişlerdir Bunun nice sırlarına yetmişlerdir.
İkinci Madde
Havanın üst tabakasında gözlenen atmosferi bildirir.
Ey aziz, malum olsun ki, filozoflar ve astronomlar sözbirliğiyle
demişlerdir ki: Hava unsurunun üst tabakasının yukarı tarafında kuyruklu
yıldızlar ve çeşitli şihab oluşur. Şihabın aslı, maddesi latif oan dumandır
ki, güneş ışınlarının yansımasıyle yerden havaya çıkıp, soğuk tabakadan
soğumadan geçip, duman tabakasından ateş küresine ulaşır. Eğer bu dumanın
alt tarafı, yerden kesikse, pamuk fitilin ucunun mum alevine dokunup
yanması gibi, o latif duman dahi alevlenip ateşe dönüşür. Çok süratli
yandığından söner gibi görünür. Çünkü ateş şulesi, önce o dumanı üst
tarafına düşüp sonuna kadar yakar. O şule, dumanın sonuna vardığında üst
tarafa uzayıp, fişek gibi hareketli görünür. İşte şihab dedikleri budur. O
dumanda bulunan yersel parçalar ayrışıp, ateş unsuru gibi halis ateş ve
renksiz olarak görünmez olur. Eğer ateş tabakasına ulaşan duman, kesif ve
koyu ise, oa ateş değdiğinde, koyuluğu bir süre aklır. Günlerce, aylarca
sönmeyip, dumanın maddesinin gereği olan renk ile ortaya çıkar: Ya örülü
sa, ya yuvarlak top, yu kuyruklu yıldız veya kısa ok veya dik koni
şekillerinde veyahut ahna suretinde görünür. Eğer dumansal maddesi kesif
ise, ateşe ilk ulaştığında, ondan öyle büyük bir şue zuhur eder ki, havanın
içi ve yerin yüzü aydınlanır.
Meşhurdur ki, Hazreti İsa aleyhisselamdan çok sonra gökte, kuzey kutbu
tarafında bir ateş parlayıp, tam bir sene kalmıştı. onun dumanı yeryüzünü
öylesine kuşatıştı ki, günün ilk dokuz saatinden sonra, kimse ybir nesne
göremezmiş. Gökyüzünden kül gibi parçalar indiğinden, o ateşin altında
insanlar duramazlarmış. (Allah'ın gazabından yine Allah'a sığınırız.)
Eğer ateş tabakasına ulaşan duman kesif ve koyu olup, alt tarafı yere
bitişik ise, mesela sönmüş olan lambanın dumanıyle, üstünde bulunan lambanın
ateşi inip sönmüş lambayı yaktığı gibi - ateş unsuru o dumandan tutuşup,
yere kadar iner ki, buna: Doğa yangını derler. Çünkü bütün kainatın
atmosferi, dört unsura karışmaksızın meydana gelir. Bunu içindir ki, gökte
olanlar, dört unsurdan karışmayla bileşen üç bileşik gibi bir zaman sâbit
olmayıp, hemen o anda bozuşumu uğrayıp, yok olurlar veya şekillerini
koruyamayarak, başka bir surete girip, başka bir keyfiyete ererler.
Üçüncü Madde
Hava küresinin orta tabakasının ölçüsünü, vasıflarını, tavırlarını ve burada
oluşan bazı atmosferik olayları bildirir.
Ey aziz, malum olsun ki, filozoflar ve astronomlar demişlerdir ki: Hava
küresinin orta tabakası, ateş tabakasına nispetle üçüncü tabakadır ve kendi
yerine sâkindir. Bu tabakanın kalınlığı, takriben beşbinon fersah
mesafedir. Bu tabakaya ateş üresinin sıcaklığı inmeyip, güneşin yeryüzünden
akseden şuaları dahi buraya yükselmediğinden; bu, hava su buharlarıyla
karışıp, onlardan oldukça soğuk bir nitelik kazanmıştır. Onun için soğuk
tabaka namıyle şöhrete yetmiştir. Bu tabaka, bulutların, yağmurların,
karların menşei olmuş; gök gürültüleri, şimşekler ve yıldırımlar buradan
kaynaklanmıştır. Bütün bunlar, burada oluşup, sonra aşağı tabakaya
inmişlerdir. Bunların çoğunlukla sebebi küçük su damlacıklarıdır. Bu
damlacıklar, güneşin sıcaklığıyle incelip, hava parçacıklarıyle karışarak,
yukarıya yükselip buharlaşan parçaların yoğunlaşmasıdır. Çünkü güneş, deniz
ve toprak üzerine ışık saçıp, şualarının aksinden oluşan sıcaklığıyle suyun
küçük parçalarını çıkarıp, duman ederek, bu sıcak buhar ve dumanı havanın
yukarı tabakasına çekerken, yolda soğuk tabakaya rastlar. Hava, bunlarla
harekete geçip çeşitli yönlere hareket eder. Üstten soğuk tabakanın soğuğu,
alttan da su buharı ve duman biribirine sokulup, o kavgalar arasında, soğuk
vasıtasıyle yoğunlaşma olur. Eğer soğuk şiddetli değilse,buhar toplanıp,
ondan bulutlar meydana gelir. Bulutlar ne kadar yukarı çıkarsa, o kadar
buhar zerreciği birbirine eklenip, duman da havaya dönüşüp hareketiyle
rüzgâr olur. Buhar zerrecikleri suya dönüştüğünden, bu yoğunlaşmadan
ağırlık hâsıl olduğu için yağmur olup aşağıya damlamaya başlar. Eğer
buharın yükselişi gece olup, havanın soğukluğu şiddet ve kuvvet bulup,
bulut zerrelerine toplanmalarından önce ulaşırsa, kar olup, güzel güzel
iner. eğer soğuk çok şiddetli olsa bulut zerrelerini toplanmalarından sonra
bulsa hemen dolu olup, vurucu bir biçimde düşmeye başlar. Eğer yukarı çıkan
buharın sıcaklığı, havanın soğukluğuna nispetle az olursa ve soğuk
tabakaya da ulaşamazsa; ya siyah veya beyaz bulut olur ki, bahar günlerinde
atılmış pamuklar misali bir birinin üzerinde dağlar gibi toplanıp, çeşitli
şekillere girip, letafetinden ve sıcaklığının düşüklüğünden dolayı havaya
dönüşür. Eğer sıcaklığı az olan bu buharın kendisi de az ise; bunun
durumları kendi mahilli olan aşağı tabakada açıklansa gerektir. Öyle olur
ki, bazı zamanlarda şiddetli soğukla hava kapanmış olur ve bu durumda soğuk
tabakada bulut oluşur ki, ondan yağmur, kar ve dolu hâsıl olur.
Dördüncü Madde
Hava küresinin orta tabakasında oluşan atmosferik olayları, yani
gök gürültüsü ve yıldırımı hakimâne bildirir.
Ey aziz, malum olsun ki, filozoflar ve astronomlar sözbirliğiyle
demişlerdir ki: Gök gürültüsü, şimşek ve yıldırımın sebebi budur ki; güneşin
şiddetli hareketinden iyice incelen küçük yersel parçalar ve küçük ateşî
parçalar birbirine karışır ki, buna: Duman derler. bu duman, yukarıda
anlatılan buhar ile karışıp, böylece beraber yükselip, soğuk tabakaya
ulaştığında, buhardan bulut oluşup, duman da bulutun içine hapsolsa; bu anda
sıcaklığı baki ola duman yukarıya çıkmak istedikte, veya sıcaklığı giden
duman aşağıya inmek murat eyledikte, o dumanlar, iniş ve çıkışta bulutu
öylesine hızlı yarar ki, bundan korkunç bir ses hâsıl olur. İşte gök
gürültüsü budur. Hızlı sürtünmeden o duman ateş alsa: Eğer latif olup çabuk
sönerse ona: Şimşek derler. Eğer yoğun olup, yere ulaşana dek sönmezse,
ona: Yıldırım derler. Öyle olu ki, bu yıldırım incelip, ayrışan cisimlerden
geçip, ayrışmayan cisimleri yakar. Mesela, kese içindeki altın ve gümüşü
eritip, keseyi yakmaz, ancak içinde eriyenlerin sıcaklığı yakar. Baza olur
ki, yıldırım oldukça kesif olup, her neye isabet eylese, onu yakar. Büyük
bir dağa düşüp, parçaladığı bile olur. Gök gürültüsü ve şimşek beraber olur.
Lakin, gök gürültüsü işitilmezden önce, şimşek görülür Zira ki bu, gözle
görülür ve o kulakla hissedilir. İşitme, sesin kulağa ulaşmasına bağlıdır.
Sesin ulaşması ise mesafe ve hava titreşimlerine bağlıdır. Oysa ki, göz
şualırın ulaşımı, sesten daha hızlıdır. Nitekim, çamaşırcıya bakarsın ki,
çamaşırı taşa vurur, bir zaman sonra sesi kulağına erer.
Kış mevsiminde, buharın dumanı az olduğundan, şimşek ve yıldırım nâdiren
olur. Onun için soğuk ülkelerde kar yağarken asla gök gürültüsü, şimşek ve
yıldırım olmaz. Zira ki kar inen bulutlarda asla duman buharı bulunmaz.
Soğuğun şiddetiyle buharın dumanı sönüp, eseri bile kalmaz. Yağmur fazla
olduğunda, bulut zerreleri yoğun olduğundan, gök gürültüsü, şimşek ve
yıldırım dahi çoğalır. Bulutlar çok yoğun olduğunda, yağmurun suyu onlarda
hapsolmuştur. Onun için, onlardan yağmur şiddetle iner. Nitekim bir yerde
mahpus olan su ondan yol bulsa kuvvetli akar. (Hakim ve shani olan Allah
münezzehtir. Celle celalihi ve amme nevalihi. Ondan başka ilah yoktur.)
Yorumlar
Yorumları Göster Yorumları Gizle