Kahramanlar can verir yurdu yaşatmak için: Mübariz İbrahimov
İnsanı diğer canlılardan ayıran özelliklerden biri de hayata bir hikaye ile başlaması. Babasından, atasından kalan hikayelerle yeşeren bir ağaç olması. Nenelerinin acıları da, büyük dedelerinin sevinçleri de bu hikayenin bir parçası olur. İnsan, Dünya’ya geldiği vakit büyük bir ormanda yeşermeye başlar. İşte biz bayrak deriz o hikayeye, ormana da millet. Bir millet, aile olur ve ardında bıraktığı tüm hikayeleri o bayrağa nakşeder. Bayraksız kalan milletler hem öksüz hem yetim kalırlar. Zamanla hikayeleri unutulur, başkalarının hikayelerini bir burukluk içinde dinlerler. Bir bayrağın göklerde dalgalanmasının tek yolu da toprağında yeşerenlerin hayallerinde gizlidir. Mübariz İbrahimov’da üç renkli Azerbaycan bayrağına ilmek olup vatanın yaşaması için şehit olan Azerbaycan Türkü bir kahramandı.
Mübariz İbrahimov
Televizyonda, babasının, anasının, karındaşının ölümünü anlatan bir yaşıtı vardı. En büyük hayali babasıyla parka gidip sallanmak olan 4 yaşındaki Mübariz kendi kendine ‘ya benim babamı da öldürürlerse’ diye sordu. Kim onu parka götürecekti? Kim ona dondurma alacaktı? Kim o düştüğünde elinden tutup tekrar ayağa kaldıracaktı? O güne kadar ‘ben kimim’ sorusunu sormak aklına hiç gelmemişti.O gün düşman ona Türk olduğunu öğretti.
Yaşamak, berrak bir gökte, çocuklar aşkına savaşmaktır
İnsanlar ikiye ayrılır demişti bir bilge: Uyuyanlar ve mücadele edenler diye. Kimileri bir mağaranın içinde zincirlere bağlı yaşamaktan keyif alırken kimileri de zincirlerinden kurtulup o mağarayı terkediyordu. Henüz 22 yaşındayken şehit olan Mübariz İbrahimov zincirleri parçalayan ruhlardan biriydi. Hocalı’daki katliam olduğunda 4 yaşında küçük bir çocuktu. O gün babası ile izlediği haberler, gazetelerde gördüğü resimler hayatı boyunca gözünün önünden gitmeyecekti.
Hocalı'da Ermenilerin yaptığı katliamdan kurtulan altı yaşındaki bir kız çocuğu konuşuyordu televizyonda.
Babasının ona ilk defa ağladığı için tokat attığını, sessiz olmazsa Ermenilerin onları yakalayacağını söylediğini anlatıyordu kız çocuğu. O gün o kızın babasını gördüğü son gündü. Annesini de kız kardeşini de gördüğü son gündü. Ağdam işgal edilmişti. Ölenlerin mezarlarına dahi ziyarete gidemiyordu geride kalanlar.
Hocalı katliamı
Televizyonda, babasının, anasının, karındaşının ölümünü anlatan bir yaşıtı vardı. En büyük hayali babasıyla parka gidip sallanmak olan 4 yaşındaki Mübariz kendi kendine ‘ya benim babamı da öldürürlerse’ diye sordu. Kim onu parka götürecekti? Kim ona dondurma alacaktı? Kim o düştüğünde elinden tutup tekrar ayağa kaldıracaktı? O güne kadar ‘ben kimim’ sorusunu sormak aklına hiç gelmemişti.O gün düşman ona Türk olduğunu öğretti.
O gün dünya ile ilişkisini yeni kurmaya başlamış 4 yaşındaki bir çocuk ‘Ben kimim?’ sorusuna ‘Ben insanım’ demeyi bıraktı. Kim olduğunu ona düşmanları hatırlatmıştı: ‘Ben Azerbaycan Türküyüm’ dedi ve o gün karar verirdi: Ben çocuklar salıncaklara binebilsin diye savaşacağım.
Hocalı'da katledilen bebeğinin öldüğüne inanmayan bir anne
Orta okula başladı, liseyi bitirdi. Bazen unutsa da düşman ona kim olduğunu bir türlü unutturmuyordu. Memleketinin işgal edilen topraklarından milyonlarcası Azerbaycan’ın diğer illerine yerleşmişti. Birçoğu ile tanıştı, konuştu, geçmişini araştırmaya başladı. Hocalı yalnızca onun tanık olduğuydu. Bakü’de yapılan katliamları da okudu. Milli kahramanlarının nasıl kurşuna dizildiğini de.
Beden ölür çürür, cana bakın siz: Hey Türk! Sen kimsin? Gökyüzüne bak görürsün.
Türkiye ve Azerbaycan orduları
Mubariz bugün kendine ‘Ben kimim’ sorusunu soran Türklerin verdiği cevaplardan biri. Mustafa Kutlu’nun deyimiyle: ‘Hey Türk! Sen kimsin? Gökyüzüne bak görürsün’
19 Haziran 2010 tarihinde Mübariz tek başına mayınlı araziyi geçip Ermenileri işgal ettikleri Azerbaycan toprağında kıstırdı. Tek başına 45 Ermeni askerini ve subayını öldürdü. Mühimmatı bittiğinde öldürdüğü Ermenilerden aldığı mühimmat ile çarpışıp 5 saat boyunca düşman askerine karşı tek başına direndi. Sabaha doğru ise yüzlerce ermeni askerine karşı tek başına çarpıştığı muharebe alanında şehit düştü.
‘İnsan büyür beşikte
Mezarda yatmak için
Kahramanlar can verir
yurdu yaşatmak için'
Hayat tercihlerden ibaretti. Kimileri gençliğini moskof barlarında tüketirken kimi de Mübariz gibi henüz 22 yaşındayken vatan uğruna ölüyordu. Ölüm neydi peki? Şair ‘Beden ölür çürür, cana bakın siz’ demişti. Bugün; Mübariz de Fırat Çakıroğlu gibi Ömer Halisdemir gibi Adriyatik’ten, Çin Seddi’ne uzanan bir idealin yaşayan son kahramanlarından biri. Mubariz bugün kendine ‘Ben kimim’ sorusunu soran Türklerin verdiği cevaplardan biri. Mustafa Kutlu’nun deyimiyle: ‘Hey Türk! Sen kimsin? Gökyüzüne bak görürsün’
kaynak: yenisafak.com
Yorumlar
Yorumları Göster Yorumları Gizle