Mustafa Kemal Atatürk - Nutuk/2. bölüm/Hıyanetin müşterek müteşebbislerinden Ferit Paşa Kabinesi'ne…
Efendiler, Ali Galip teşebbüsünün, pâdişâhın ve Ferit Paşa hükümetinin ve ecânibin müşterek bir teşebbüsü olduğuna, arz ettiğim vesâike muttali olduktan sonra, şüphe ve tereddüt edenler kalmaz, zannederim. Bu hıyanetin, müşterek müteşebbislerine karşı alınması lâzım gelen vaziyet sarîhtir. Ancak mukabil teşebbüste mümkün olduğu kadar cephe hücumundan sarf-ı nazar etmek, o günün icâbatı olmakla beraber teşebbüs kuvvetini muhtelif hedeflere tevcîhten ictinâben bir noktada temerküz ettirmek, muvâfık-ı ihtiyat idi. Biz de hedef-i taarruz olarak yalnız Ferit Paşa Kabinesi’ni tespit ettik ve pâdişâhın zî-medhal olduğunu bilmemezlikten geldik. Ferit Paşa Kabinesi’nin, pâdişâhı hakayıktan haberdâr etmeyip iğfal etmekte olduğu tezini tuttuk. Pâdişâh, vaziyetten âgâh olduğu takdirde derhal kendisini iğfal edenlere lâyık oldukları muameleyi tatbik edeceğine emniyetimiz olduğunu ileri sürdük ve hükümetin sâbit olan cinayeti üzerine kendisine itimâdın insilâbı tabii olduğundan hakikat-i hali yalnız ve ancak doğrudan doğruya pâdişâha arz etmekle vaziyetin ıslâhı mümkün olacağını teşebbüsâtımız için nokta-i azîmet addettik. Bu mülâhazaya binâen, Eylül’ün onbirinci günü, pâdişâha hitaben bir telgrafnâme hazırlandı; bu telgrafnâmede tahmin buyuracağınız vechile zamanın icabı olan birçok sûrî elfâz içinde “hükümetin bi’l-muharebe kongreyi basmak suretiyle beyne’l-İslâm sefk-i dimaya tasaddi ettiğinden, Kürdistan’ı ayaklandırmak suretiyle vatanı parçalatmak planını para mukabilinde taahhüt etmiş oldukları vesâik ile tahakkuk ettiğinden, hükümetin bu bâbda vasıta-i icraiyesi olanların hâsiren firâra icbâr edildiği, derdestleri halinde kanunun pençe-i icrââtına tevdî olunacakları ve bu cinayetleri tertip ve Dahiliye ve Harbiye Nâzırları tarafından tebliğ ve tatbik ettiren hükümet-i merkeziyeye, milletin itimat ve emniyetinin münselib olduğu zikredildikten sonra, namuslu zevâttan mürekkeb bir heyet-i cedîde-i hükümetin teşkili ile bu casus şebekesi hakkında tahkikat ve icrâât-ı seria-i âdilânenin icrası talep ve bir heyet-i âdile-i hükümetin teessüsüne kadar merkezî hükümetle bir vechile muhabere ve münasebette bulunmamaya karar vermiş olan milletten, ordunun ayrılamayacağını, zât-ı vakaya muttali ve mahalline mücâvir olan kolordular kumandanları arza mecbur olduk” deniliyordu (Vesika: 82).
İşte bu telgrafnâme suretinin umum kolordularca İstanbul’a çekilmesi münasip düşünüldü. 11 Eylül günü telgraf başında kolordu kumandanlarına şu servisi verdim:
“ | Şimdi bir suret vereceğiz. Bu suretin 3., 15., 20., 13 ve 12. Kolordu Kumandanlarının müşterek imzasıyla çekilmesini münasip görüyoruz. Mütâlaa ettikten sonra diğer kumandanlarla aynı zamanda çekmek için intizâr buyurunuz. | ” |
Makam-ı Sadaret-i Uzmâ’ya
Şimdi, doğrudan doğruya başkumandan-ı akdesimiz, halife-i zî-şânımız efendimize ma’rûzât-ı mühimmede bulunmak mecburiyetindeyiz. Hâil ika’ edilmemesini ricâ eder, aksi takdirde tevellüd edecek netâyic-i vahimenin mes’ûliyetinin sırf zât-ı fahîmânelerine râci kalacağını arz ederiz. K.O.12, K.O.13, K.O.20, K.O.15, K.O.3.
Vuku bulacak ma’rûzât-ı mühime, arz etmiş olduğum vechile pâdişâha yazılan telgrafnâme muhteviyâtından ibaret idi.
Eylül’ün 11. günü, bilhassa 11/12. gecesi her tarafta kolordu kumandanları telgraf merkezlerini işgal ederek mukarrer olduğu vechile İstanbul ile muhabereye çalışıyordu. Fakat Sadrazam ortadan kaybolmuş gibi idi. Cevap vermiyordu. Biz de telgraf başında, Sadrazam’ın telgrafları alıp cevap vermesi için tazyikatta bulunuyorduk. İstanbul merkezi telgraf memurlarıyla vuku bulan uzun çekişmelerden sonra bir telgraf memuru şu servisi verdi:
“Sadrazam Paşa’ya yazılan ifade, telefonla söylenildi. Alınan cevapta: Telgrafnâme münderecâtı Sadrazam Paşa Hazretlerine arz olundu. Vuku bulacak ma’rûzâtları usûlü dairesinde telgrafla arz olunmalıdır. Telgrafnâmeler de usûlü dairesinde takdim edilir, buyurduklarını Müdür Bey söylüyor efendim” (Vesika: 83).
Bunun üzerine nısfü’l-leylden sonra saat 4.00’te şu telgraf Sivas telgrafhanesine gönderildi:
Vatan ve milletin hukuk ve mukaddesâtını pây-mâl ve zât-ı hazret-i pâdişâhînin şeref ve haysiyet-i mülûkânelerini ihlâl ile teşebbüsât ve harekât-ı gafilâneniz tahakkuk eylemiştir. Milletin pâdişâhımızdan başka hiçbirinize emniyeti kalmamıştır. Bu sebeple hal ve istirhamlarını ancak zât-ı hümâyûna arz etmek ıztırındadırlar. Heyetiniz gayr-i meşrû’ harekâtının netâyic-i vahimesinden korkarak millet ile pâdişâh arasında hâil oluyor. Bu bâbdaki temerrüdünüz daha bir saat devam ederse millet artık kendisini her türlü harekât ve icrââtında serbest telâkkide mazur görecektir ve bütün vatanın heyet-i gayr-i meşrû’anızla suret-i kat’iyede alâka ve irtibatını kat’ edecektir. Bu, son ihtarımızdır. Bundan sonra milletin alacağı vaziyet burada bulunan ecnebi zâbitânı marifetiyle İtilâf mümessillerine dahi mufassalan bildirilecektir.
Sivas Telgraf Müdüriyeti’ne de aynı zamanda, telefonla şu emir verildi:
Kongremizden müntehap bir heyetle telgrafhaneye gönderilecek bir telgrafımızın doğrudan doğruya mâbeyn-i hümâyûna keşîdesine İstanbul’ca mümânaat olunduğu bildiriliyor. Bir saat zarfında telgrafın keşîdesine muvafakat olunmadığı takdirde İstanbul’la bütün Anadolu telgraf muhhaberâtını kat’a mecbur olacağımızı mâfevkinize bildiriniz.
Kolordu kumandanlarına da âtideki umumî tebliğ yapıldı:
K.O. 15 Kumandanlığı’na
K.O. 13 Kumandanlığı’na
K.O. 3 Kumandanlığı’na
Kongre’nin atebe-i mülûkâneye olan ma’rûzâtına Dersaadet’te Telgraf Başmüdüriyeti’nce mümânaat edilmiştir. Bir saat mühlet zarfında mâbeyn-i hümâyûna yol verilmezse, tekmil Anadolu’nun Dersaadet’le muhabere-i telgrafiyesi kestirileceği cevâben mezkûr müdüriyete tebliğ ettirilmiştir. Kongre’nin bu matleb-i meşrû’una cevâb-ı muvafakat alınmadığından ân-ı tebliğden itibaren Ankara, Kastamonu, Diyarbekir telgraf merkezleriyle Sinop’ta telgraf muhhaberâtının tatili, yani Kongre’nin iş’âratından mâadâ hiçbir telgraf Dersaadet’e geçirilmemesi ve Dersaadet’ten kabul olunmaması ve Garbî Anadolu ile muhaberemize mâni olmayacaksa Geyve Boğazı cihetindeki hattın dahi tutulması veya muvakkaten kat’ı ve icrâât neticesinin iş’ârı ricâ olunur.
Bu talimata mümânaat edecek telgraf memurları, mahallerinde derhal divan-ı harbe verilerek haklarında en ağır ceza tatbik olunacaktır. İşbu tebligatın infazı 20., 15., 13 ve 3. Kolordu Kumandanlıklarından ricâ edilmiştir. Vusûlünün iş’âr buyurulması.
Bu telgraf muhteviyâtı, müteakib telgraflarla ikmâl edildi (Vesika: 84, 85).
11/12 Eylül gecesi yapılmış olan umumî tebliğe zeyl olarak da şu ricâda bulunuldu:
Bu gece netice elde edilinceye kadar bütün kumandanlar ve rüesâ-yı memûrîn-i mülkiye ve alâkadar heyetlerin telgrafhaneleri terk etmemeleri ricâ olunur.
Telgrafhanelere de şu ihtarda bulunuldu:
Lâhikadır: Bu tebligatın icrâ olunduğu haberi Kongre Heyeti’nce ma’lûm olduktan sonra aynı vechile beynimizde muhâberâta devam olunacağından telgrafhanelerde adam bulundurulması mercûdur.
Yorumlar
Yorumları Göster Yorumları Gizle