Mustafa Kemal Atatürk - Nutuk/20. bölüm/Vesika 141-150
Vesika 141
Bâbıâli, 9.10.35
Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine
Bugün bazı gazetelerde beyanname suretinin derc edilmiş olduğu göründüğünden ta’dîlâta imkân kalmadı, ilâveten teklifi mutasavver olan dört maddenin Heyet-i Temsiliye’ce vesâit-i muhtelife ile ta’mîmi Kabine’ce pek lüzumlu görülmektedir.
- İttihatçılıkla münasebet bulunmadığı.
- Devlet-i Osmaniye’nin Harb-i Umumî’ye karışması doğru olmadığı ve müsebbibleri aleyhinde tayin-i esâmi suretiyle bazı neşriyat icrası ve haklarında takibat ve mücazât-ı kanuniyenin tertibi.
- Harp esnasında yapılan her nev’î cinâyât fâillerinin ceza-yı kanuniyeden kurtulmayacakları.
- İntihabatın serbest cereyân edeceği.
Bu maddelerin tavzîh ve ta’mîmi dahilen ve haricen birtakım su-i telâkkiyâtın önüne geçeceğinden memleketin menâfi-i âliyesi icabı olarak suret-i mahsusada hüsn-i telâkkisi ricâ olunur. İhtiramlarım efendim.
Harbiye Nâzırı
Cemal
Vesika 142
Şifre |
Sivas, 10.10.35 |
Harbiye Nâzırı Cemal Paşa Hazretlerine
C: 9.10.35:
Ma’rûzât-ı cevâbiyede bulunmadan evvel Heyet-i Temsiliye’ nin, Kabine erkân-ı muhteremesi hakkında hiss-i hürmet ve hüsn-i zan perverde eylediğini ve müdâvele-i efkâr ve teâti-i mütâlaatta tarafeynin sâfiyet ve samimiyeti rehber ittihâz eylediğine kanaati olduğunu arz eylerim. Vesâit-i muhtelife ile ta’mîmi lüzumlu görüldüğü emr ü iş’âr buyurulan dört madde hakkında Heyet-i Temsiliye’nin nikat-ı nazar ve mütâlaatı ber-vech-i âti maruzdur:
1– Rum ve Ermenilerle, İngilizler başta olmak üzere Düvel- i İtilâfiye’nin ve bunların siyasetlerine alet olan sakıt Ferit Paşa Kabinesi’nin vahdet-i millîye ve saadet-i vatana ma’tûf her nev’î teşebbüsât ve harekât-ı meşrû’a-i milliyeyi ale’l-ıtlak İttihatçılıkla ithamı bir meslek edinmiş oldukları cümlece malûmdur. Teşebbüsât ve teşkilât-ı milliyemizin İttihatçılıkla hiçbir alâka ve münasebeti olmadığı bedhâhândan gayrı gerek millet ve gerek temasta bulunan ecânibce taayyün eylemiş olduğu halde mahzâ buyurduğunuz su-i telâkkiyât ve işâatı bertaraf etmek maksadıyla Sivas Umumî Kongresi’nin birinci celse-i ictimâında müzâkerâta başlanmadan evvel umum murahhaslar İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin ihyâsına çalışamayacağına dair alenen birer, birer tahlîf edilmiş ve bu yemin sureti her tarafa neşir ve ilân olunmuştur. Bundan başka münasebet düştükçe ve bilhassa ecânible temaslarda bulunuldukça bu noktaya ehemmiyet-i mahsusa atfolunarak beyânât ve izâhât-ı lâzimede bulunulmaktadır. Maahaza tavsiye buyurulduğu vechile bu bâbda yine fırsat çıktıkça beyânât ve neşriyattan geri kalınmayacaktır. Yalnız bu mesele, şekl-i zâhirîsinden sarf-ı nazar edilirse mahiyet-i esasiyesi itibarıyla ehemmiyet-i mahsusayı hâizdir. Bu cihetle sırf Kabine aza-yı kirâmıyla teâti-i efkâr ve heyet-i celîlelerinin bu noktadaki kanaat-i hâkimesini istimzâc maksadıyla bu bâbda Heyet-i Temsiliye’nin mütâlaasını arz etmeyi lüzumlu görmekteyiz. Biz anâsır-ı gayr-i Müslime ile İtilâf Hükûmâtı’nın makasid-i siyasiye tahtında körükledikleri ale’l-ıtlak İttihatçılık düşmanlığını esas itibarıyla doğru görmüyoruz. İttihatçılardan seyyiât-ı idâre ve su-i istimalleri ile memleketi harabîye sürükleyenlerden ibaret bir hizb-i kalîl vardır ki, işte asıl millet ve bizim nazarımızda müttehem olanlar bunlardır. Yoksa İttihat ve Terakki mensubîninden olup muhafaza-i bî-tarafî etmiş, fenalığa alet olmamış ashâb-ı namusun bu suretle su-i zan altında kalmasını ve bilhassa her millette olduğu gibi nik ü bedi lüzumu derecede temyiz edemeyen alelumum avam kısmının dûçâr-ı töhmeti olmasını doğru görmedikten başka, memleketin asayiş ve intizam-ı dahilîsi ve âtisi itibarıyla de tehlikeli addeyliyoruz. Binâenaleyh Kabine’nin bu maddeden ruh-ı maksadı ne olduğunu izah buyurmanızı hassaten istirham ederiz.
2– İkinci madde muhteviyâtına gelince, bu husus şâyân-ı teemmül ve muhtelif suretlerle münakaşaya kabiliyetlidir. Meselâ mütâlaat-ı âtiye dahi vâriddir:
Gayr-i kabil-i tamir felâket ve netâyic-i elîmeye müncer olduğundan bugün milletin adem-i memnuniyetini celp eden Harb-i Umumî’ye iştirak etmemek elbette son derece şâyân-ı arzu idi. Fakat buna imkân-ı maddî mevcut değildi. Çünkü adem-i iştirak müsellah bir bî-taraflığı yani Boğazlar’ın mesdûd bulundurulmasını icap ettiriyordu. Halbuki vatanımızın mevki- i coğrafîsi, İstanbul’un vaziyet-i sevkü’l-ceyşiyesi Rusların İtilâf Hükümetleri yanında ahz-ı mevki etmiş olması bizim seyirci kalmamıza asla müsait değildi. Bundan başka müsellah bir bî-taraflığın idâmesi için paramız, silâhımız, sanayiimiz, hulâsa lâzım olan vesatimiz mevcut değildi. İtilâf Devletleri’nin bilhassa İngilizlerin para vermemesinden sarf- ı nazar gemilerimizi zapt ve milletin dişinden tırnağından arttırarak biriktirdiği inşaat-ı bahriyeye ait yedi milyon liramızı da gasp eylemeleri ve Düvel-i İtilâfiye’nin ilân-ı harple beraber bizim harbe duhûlümuzden daha dört ay evvel tamamen Hükümet-i Osmaniye zararına bir Ermenistan Cumhuriyeti teşkiline karar verdiklerini ilân eylemiş olmaları ve hatta Bolşeviklerin neşrettiği gizli muâhedâttan anlaşıldığına göre İstanbul’un Çarlık Rusya’sına vaat edilmiş olması harbe İtilâf Devletleri aleyhine girmekliğin gayr-i kabil-i ictinâb olduğunu gösterir delâil-i vâzıhadandır. Bir de İngiltere ve Fransa’nın kendisine İstanbul’u vaat eyledikleri Rusya dururken Balkan Harb-i meş’ûmundan sonra hiçbir kıymet-i askeriye ve mevcudiyet-i milliye atfeylemedikleri milletimizi, kendilerine iltihak eylemeği farz etsek bile, tercih edeceğini tasavvur eylemek elbette doğru olamaz. Harbe girmekliğimizi bir cinayet telâkki etmek ve koca bir milleti dört, beş kişinin bâziçesi olacak derekede addeylemek fikrimizce lehimizde bir faideyi mûcib olmak şöyle dursun, bilakis sakıt Ferit Paşa’nın Paris’te Avrupa’dan merhamet dilenmek efkâr-ı sakîmânesi ile serd eylediği beyânât-ı zelîlânesine Clemenceau’nun vermiş olduğu hakaret-âlûd cevâbın maazallah bir kere daha işitilmesine sebep olabilir. Binâenaleyh merdâne bir surette hakikati söylemek ve kahramanca harp eden bu koca milletin mağlûbiyetin netâyic-i zaruriyesine katlanmakla beraber hareketinin cinayet telâkki ve bu yüzden ittiham ve tecziye edilmesini kabul etmemek en sâlim ve en hayırlı bir prensip telâkki olunabilir.
Harbin müsebbibleri hakkındaki noktaya gelince: İlân-ı harp gayr-i mes’ûl olan zât-ı şâhânenin hakkı olduğuna ve o zamanki kabinenin ilân-ı harpten dört ay sonra ictimâ eden Meclis-i Millî’de verdiği izâhât üzerine alkışlarla mazhar-ı itimâd olmuş bulunmasına nazaran mesele Divan-ı Âli’nin tetkikinden geçmeden ale’l-ıtlak şu veya bunun aleyhinde ithâmâta kalkışmakta isabet olmayabilir. . . . Harb-i Umumî’ye girmek ve girmemek veyahut girmek zarureti karşısında zamanını intihap eylemek hususunda başka mütâlaat dahi vardır. Buradaki mütâlaat, düşman nokta-i nazarına cevap olmak üzere iltizâm edilmiştir.
3– Harp esnasındaki su-i idârelerin meydana çıkarılıp tecziyesi, vatanımızda mes’ûliyetin büyük ve küçüklere seyyân olduğunu, kanun devrinin tamamen bîtarafâne ve kemâl-i adl ü hakkaniyetle başladığını idrâk etmek ehass-ı âmâlimizdir. Fakat biz bunu birçok münakaşata sebep olacak olan kâğıt üzerinde reklâm tarzında neşriyattan ziyade bi’l-fiil tatbikatıyla yâr u ağyâra izhârını daha muvâfık ve faideli görüyoruz.
4– İntihâbat hakkındaki nikat-ı nazarımızı suret-i ber-vech-i âti beyanname ile neşir ve ilân eylemiştik. Bu bâbda vârid olacak başkaca mütâlaat varsa emr ü iş’ârını istirham eyleriz.
Mustafa Kemal
Vesika 143
Matbûat Cemiyeti Reisi Velid Bey vasıtasıyla İstanbul’da Tasvir-i Efkâr, Vakit, Akşam, Türk Dünyası ve İstiklâl gazetelerine
C: 9 Teşrinievvel 1335
İstîzâh ettiğiniz mevâdda ait izâhâtı Heyet-i Temsiliye namına ber-vech-i âti tebliğ ediyorum:
- Makasidimizin hutût-ı esasiyesinden olan üç nokta üzerinde Hükümet’le itilâf ettik ve bu noktalar Hükümet’in resmî beyannamesinde de tasrih edilmiştir; evvelâ Erzurum Kongresi’yle Sivas’ta mün’akid Umumî Kongre’ce müştereken kabul edilen nizamname ile beyannamenin ihtivâ ettiği esâsât dairesinde âmâl-i milliyenin hükümetçe hatt-ı hareket ittihâz edilmesi; saniyen Meclis-i Millî’nin ictimâına kadar mukadderât-ı millet ve memleket hakkında hiç bir taahhüd-i kat’îye girişilmemesi ve salisen de sulh konferansına gönderilecek heyet-i murahhasanın itimâd-ı millîye mazhar kifayet ve iktidar erbâbından mürekkeb olması şeklinde olan bir nikat-ı selâseyi Hükümet tamamıyla kabul etmiş ve diğer birtakım teferruat üzerinde de itilâf edilmiştir. Maamafih eğer Kongre’nin nizamnamesiyle beyannamesinde münderic esâsâta henüz vâkıf değilseniz, onları da tebliğ edebiliriz.
- Heyet-i Temsiliye ile Hükümet’in icrâât-ı mütekabileleri sebebiyle devletin iki başlı bir şekilde görünmesini muvâfık-ı hakikat bir tarz-ı telâkki bulmuyoruz: Ferit Paşa Kabinesi zamanında bile hükümet gayr-i meşrû’ ve bi’n-netice keen-lem-yekün olduğundan, millet kendisine meşrû’ ve kanunî bir baş temîn etmek için çalışmış ve hiçbir suretle ikinci bir baş mahiyetini ihrâz etmemişti; bugün ise bütün faaliyetimiz kanunun hakimiyetini temîne ma’tûf olduğundan, iki başlı gibi görünen vaziyetin ıslahına müteveccihtir ve bu itibar ile de su-i tefsir edilmemelidir.
- Hükümetin kat’î bir taahhüt altına girmemesini talepten maksadımız, mukarrerât-ı mülkiye ve milliyemize milletin haberi olmadan su-i tesir icrâ edecek taahhüdât-ı muzırradır. Meselâ Ferit Paşa vilâyât-ı şarkiyede vâsi bir Ermenistan teşkilini kendi rey-i hôduyla taahhüt etmek istemişti. Maksadımız işte bu gibi ve bundan daha fena ve gayr-i kabil-i tamir olacak mazarratların önünü almaktır. Yoksa Hükümet’i menâfi-i milliye lehindeki teşebbüsâtından men’ etmek değildir. Hükümet düvel-i muazzamanın hakkımızdaki mukarrerâtını lehimizde ta’dîl için istediği kadar teşebbüsâta girişebilir. Yalnız Meclis-i Meb’ûsan’ın reyini istihsal etmeksizin sulh konferansı mukarrerâtını imza edemez. Meclis-i Meb’ûsan’ın tesrî’-i ictimâı hakkında ta’mîm edilen intihâbat kararname-i ahîri de bu hususu mümkün kılmaktadır.
- Heyet-i Temsiliye bir hükümet mahiyetinde olmadığından tabii devletlerle münasebat-ı resmiyeye girişemez. Bizim yapabileceğimiz ancak Hükümet’in âmâl-i milliyeye muvâfık olan nikat-ı nazarını milletçe ve milletler nezdinde müdafaa ve tervîc için teşebbüsât-ı hususiye ve gayr-i resmiyede bulunmak olabilir.
- Hükümet-i hâzıranın siyaset-i dahiliye ve hariciyemizi hüsn-i tedvîre muktedir olup olmadığı hakkında şimdilik kat’î bir şey söyleyemeyiz. Bunu icrâât gösterecektir. Bizim maksadımız teklif ettiğimiz esâsât-ı milliyenin Hükümet’çe kabulü idi. Hükümet-i hâzıra ile de aynen böyle oldu. Cemiyetimiz siyasî bir fırka olmadığından vükelâ veya reis-i vükelânın birtakım esbâb-ı tercihiye serdiyle tayin ve intihâbında âmil olmadık ve olamayız.
- Bu mesâili daha vâzıh ve mufassal surette anlamak arzu edildiği takdirde Sivas’a bir iki zat i’zâmı pek muvâfık olur.
- Yeni bir kabine teşkili meselesi hakkında Heyet-i Temsiliye şimdilik hiç bir mülahaza dermeyan edemez.
- İrâde-i Milliyegazetesinde birtakım devletleri alâkadar edecek fıkralar bulunması aleyhdârlık maksadından değil, vakayi- i câriyeden halkı haberdâr etmek mecburiyet-i tabiiyesinden mütevelliddir. Nitekim aleyhte gibi görünen fıkralar olduğu gibi lehte bulunan fıkralar da vardır. Fazla olarak eğer sırf aleyhdârlık şeklinde görülebilecek fıkralar varsa bu da hukuk-ı milliyeye vukubulan bazı tecavüzata karşı pek haklı bir müdafaa-i meşrû’a mahiyetindedir.
10 Teşrinievvel 35
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi namına
Mustafa Kemal
Vesika 144
Deraliyye, 13.10.35
Sivas’ta Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine
Muhterem Paşam; kaç gündür zât-ı âlinizle matbûat heyeti namına muhabere ediyorduk. Bugün de Tasvir-i Efkâr namına tasdi’ edeceğim. Ber-vech-i zîr bazı sualler arz eyliyorum; maksat, Kuvâ-yı Milliye’nin vaziyeti hakkında mümkün mertebe sarîh ma’lumât vermektir. Alınacak cevapların ajans vasıtasıyla Avrupa’ya çektirilmesine çalışılacaktır. Bu suallerden münasip görülenlere yarınki nüshaya yetiştirilmek üzere mümkün mertebe çabuk cevap vermenizi ricâ ederim.
- Kuvâ-yı Milliye’nin vücuda gelmesinin ilk sebepleri nedir?
- Teşkilât-ı Milliye ne vakit başladı?
- Bugün kaç vilâyete hükmü şâmildir?
- Teşkilât-ı Milliye’nin başlıca erkânı kimlerdir?
- Maksad-ı aslîsi nedir?
- Maksad-ı aslîsini istihsal için başlıca teşebbüsâtı nedir?
- İntihâbat hakkında fikri nedir?
- Anadolu’da intihâbat tamamıyla serbest yapılabilecek midir?
- İntihâb-ı nisbî esasa kabul olunur mu?
- Avrupa’ca teşkili mutasavver Ermenistan hudûdu hakkında ne düşünüyorsunuz?
- Sizce Ermenistan hudûdu ne olabilir?
- General Harbord ile ne mülâkat ettiniz?
- Kuvâ-yı Miliye’nin ikinci, üçüncü derecede uzviyetleri içinde bazı İttihatçılar vardır, deniliyor ne dereceye kadar doğrudur?
- İttihatçıların Kuvâ-yı Milliye üzerine tesir etmesi kabil midir?
- İntihâbattan sonra Kuvâ-yı Milliye ne şekilde kalacaktır?
- Müstakbel hudutlarımız sizce ne olabilir?
- Muhtasaran tercüme-i halinizi bildirir misiniz?
- Meb’ûs intihâbı için namzetliğinizi vaz’edeceğiniz söyleniyor, doğru mudur? Nereden meb’ûs çıkmak istiyorsunuz?
- Rüfekanız meyânında başka kimler meb’ûs olmak arzusundadır?
- Şehrinizde İtilâf Mümessilleri var mı, onlarla hal-i temasta mısınız? Size karşı vaz’u tavırları nedir, harekât-ı milliye hakkında ne düşünüyorlar?
- İstanbul’a mümessil tayin ettiğiniz Vasıf Bey ne vakit gelecektir, talimatı nedir?
Tasvir-i Efkâr Sermuharriri
Velid
Velid Beyefendi’ye
Paşa Hazretlerinin telgrafnameniz muhteviyâtına numara sırasıyla ber-vech-i âti not ettirdiği cevapları arz ediyorum.
Cevat
1– Milletin ma’rûz kaldığı muâmelât-ı hak-şikenâne.
2– Akîb-i mütarekede ve vatanın her tarafında hemen aynı zamanda.
3– Bugün Anadolu ve Rumeli vilâyâtında teşkilât-ı milliyeden mahrum bir yer kalmamıştır. Hükmü umum vatana şâmildir.
4– Teşkilât-ı Milliye’nin erkânı masûniyet ve istiklâl-i vatan için kalpleri çırpınan milletin umum güzide evlâdlarıdır.
5– Maksad-ı aslî vatanın tamamîsini ve milletin istiklâlini temîn etmektir.
6– Kuvâ-yı Milliye’yi âmil ve irâde-i milliyeyi hâkim kılmaya azm-i kat’î ile karar vermiş olan ve bütün efrâd-ı milleti câmi bulunan teşkilâtımızdır. Nizamname ve beyannamemizde aynen musarrahtır.
7– İntihâbâta gayr-i meşrû’ bir gûnâ müdahalede bulunmayıp milleti serbest bırakmaktır. Yalnız Cemiyetimiz, esâsâtını kabul edenlerin intihâpta muvaffak olmalarını temenni eder.
8– Evet yapılacaktır.
9– Bu defaki intihâbâtın mevcut kanuna tevfîkan icrası zarurîdir. Ve zaten bu yolda da başlanmıştır. Temsil-i nisbî usûlü Meclis-i Millî’nin halledeceği bir meseledir.
10, 11– 30 Teşrinievvel 34 tarihindeki hudûdumuz dahilinde kalan aksâm-ı vatandan bir karış toprağın Ermenistan Hükümeti’ne ilhakına millet kat’iyen razı değildir.
13– Cemiyetimizde İttihatçı olarak kimse mevcut değildir. İttihatçılık tarihe karışmıştır. Hükümet-i merkeziyenin, garbın hata-yı siyasîsi onların ihyâsına sebebiyet vermediği takdirde millet bunun ihyâsını der-hatır bile etmeyecektir. Buna dair Heyet-i Temsiliye’nin yeni bir beyannamesi bu gece Matbûat Cemiyeti Riyâseti’ne keşîde edilecektir.
14– Kuvâ-yı Milliye’mizin hâkim-i müessiri ancak millet ve makasid-i âliye-i milliyedir. Başka hiçbir ferd veya cemaat müessir olamaz.
15– Kuvâ-yı Milli’yenin şekl-i âtisi, Meclis-i Millî, emniyet ve serbestî ile vazife-i teşriiye ve murakabesini ifaya muvaffak olduktan sora bir kongre ile tayin edilecektir. Bu husus nizamnamemizin son maddesinde musarrahtır.
16– Müstakbel hudutlarımız bizce 30 Teşrinievvel 34 tarihinde mütareke akdedildiği günde fiilen sahip kaldığımız huduttur.
18– Meb’ûsluğa namzetliğimi vaz’ etmedim ve etmeyeceğim ve fakat millet herhangi bir yerden beni meb’ûsluğa intihap ederse maa’l-iftihar kabul ederim.
19– Rüfekam da aynen benim gibi düşünmektedirler.
20– Şehrimizde İtilâf Mümessilleri yoktur. Ancak muvakkaten gelip geçen tekmil Avrupa ve Amerika devletlerine mensup memurîn-i siyasiye ve askeriye ile vuku bulan hususî mülâkatlarda teşkilât ve harekât-ı milliyemizin mahiyet-i meşrû’asını tamamen tasdik ve takdir eylemişlerdir.
17– Paşa’nın tercüme-i hali muhtasaran ber-vech-i maruzdur:
Rumî 1296 tarihinde Selânik’te tevellüd ederek rüşdî tahsilini Selânik’te, idadî tahsilini Manastır’da, Harbiye ve Erkân- ı Harbiye tahsillerini Dersaadet’te ikmâl ile 320 senesi Erkân- ı Harbiye Yüzbaşılığı ile neş’et etmiş ve 323 senesine kadar Suriye’de ve Kolağası olduktan sonra 327 senesine kadar Makedonya’da bulunmuşlar; bu müddet zarfında Ordu Erkân-ı Harbiyesi’nde, Redif Fırkası erkân-ı harpliğinde, Ordu ve Kolordu Erkân-ı Harbiyesi’nde ve Selânik Zâbitân Talimgâh Kumandanlığı’nda ve Şimendifer Hattı Müfettişliği’nde ifa-yı vazife eylemişlerdir. 31 Mart hadisesi üzerine Selânik’ten Dersaadet’e hareket eden kuvvetlerin Erkân-ı Harbiye Reisliği’nde ve 326’da Arnavutluk’ta icrâ edilen harekâtta Harbiye Nâzırı Mahmut Şevket Paşa’nın erkân-ı harbi olarak bulunmuş ve 1910’da Picardie manevralarını takip için Fransa’ya azîmet etmiştir. 327 senesinde Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Dairesi’ne memur edilmiş ve oradan İtalya Muharebesi münasebetiyle Trablusgarb’a giderek bu harbin nihayetine kadar Sirenaik mıntakasında Derne Kuvvetleri Kumandanlığı’nı ifa eylemiş ve bu esnada Balkan Muharebesi başlamış ve Bulgarların Çatalca hattına geldikleri bir zamanda İstanbul’a avdet ederek Gelibolu’da Kuvâ-yı Mürettebe Erkân-ı Harbiyesi Harekât Şubesi Müdürü ve Bolayır Kolordusu Erkân-ı Harbiye Reisi olarak Balkan Harbi’ne iştirakle Edirne üzerine mezkûr kolordu ile hareket etmiş ve Dimetoka havalisinin istirdâdında bi’l-fiil bulunmuşlardır. Balkan Harbi’ni müteakib Sofya, Belgrat, Çetine Ataşemiliterliklerini ifa etmek üzere Sofya’ya memur ve orada Kaymakamlığa terfi edilmiştir. Harb-i zâilin ilânını müteakib Tekirdağı’nda yeni teşekkül eden On Dokuzuncu Fırka Kumandanlığı’na tayin olunmuşlardır. Maydos ve Havalisi Mıntakası Kumandanlığı’nı ifa ettikten sonra mezkûr fırka ile bu mıntakada bulundukları sırada Arıburnu Kuvvetleri Kumandanlığı’nı deruhde eylemiş ve bunun neticesinde Miralaylığa terfi etmişlerdir. Bilahare Anafartalar Grubu Kumandanı olmuş ve İngilizlerin çekilmeleri üzerine On Altıncı Kolordu Kumandanı olarak Edirne’ye ve orada bir ay kaldıktan sonra Diyarbekir, Bitlis, Muş havalisine aynı numara ile Kolordu Kumandanı olarak gitmiş ve mezkûr cephede Mirlivalığa terfi ettirilmişlerdir. Tahaşşüd eden İkinci Ordu dahilinde Bitlis ve Muş’u beş gün muharebeden sonra Ruslardan istirdâd eylemiş ve bir müddet sonra İkinci Ordu Kumandanlığı Vekâleti’ne ve az bir müddet sonra Hicaz Kuvve-i Seferiyesi’ne Ordu Kumandanı olarak tayin olunmuş ise de Şam’a kadar gittikten ve Sina cephesini teftiş eyledikten sonra Medine’ye gitmelerine hacet görülmediğinden İkinci Ordu Kumandanlığı’na asaleten tayin edilerek Diyarbekir’e avdet olunmuş ve 1333 senesinde Halep’te tahaşşüd eden ve General Falkenhayn taht-ı idaresinde bulunan gruba dahil olan Yedinci Ordu Kumandanlığı’na tayin edilmişlerdir. Müşarünileyh ile harekât-ı harbiyede aralarında ihtilâf-ı nazar hâsıl olduğundan ve Hükümet de nokta-i nazarlarını tervîc etmediğinden mezkûr Ordu Kumandanlığı’ndan istifa ve müteakiben tayin kılındığı İkinci Ordu Kumandanlığı’nı da kabul etmeyerek İstanbul’a avdet etmişlerdir. Bu müddet zarfında veliaht bulunan zatın refakatinde olarak Almanya Karargâh-ı Umumîsi’ne ve Alman garp cephesine seyahat eylemişlerdir. Veliahdın pâdişâh olmaları üzerine şifahî ve musırrâne irâde ile Falkenhayn’in mağlûp bıraktığı Nablus civarındaki Yedinci Ordu’ya tekrar gitmiş ve vürûdundan on beş gün sonra vuku bulan umumî İngiliz taarruzunda bu orduyu Halep’e kadar ricât ettirdiği sırada pâdişâha Fahrî Yaver olmuştur. Halep Muharebesi’ni müteakib Yedinci ve Adana havalisinde bulunan İkinci Ordulardan mürekkeb Yıldırım Grubu Kumandanlığı’nı deruhde ve ba’de’l-mütareke İstanbul’a avdet eylediler. Son zamanda ma’lûm olduğu vechile Üçüncü Ordu Müfettişliği’yle Şarkî Anadolu’da bulundukları esnada 8 Temmuz 35’te silk-i askerîden istifa etmişlerdir.
Vesika 145
Bâbıâli, 2.10.35
Sivas vilâyetine
Padişâh-ı hilâfetpenâh efendimiz hazretlerinin âsâr-ı teveccüh- i hümâyûnları olmak üzere Dahiliye Nezareti’ne tayin buyurularak tevfîkat-ı samedâniyeye müsteniden ifa-yı vazifeye mübaşeret ettim. Memleketin elyevm içinde bulunduğu müşkilâtı iktihâm ile vatan ve milletin selâmetini, istikbâlini temîn için bütün efrâd-ı milletin bir vifak ve ittihâd-ı tâm halinde olması devletin menâfi-i hakikiyesi icâbatından bulunduğu halde bir müddettir dahil-i memlekette âsâr-ı nifak ve şikak rû-nümâ olması müşkilâtın bir kat’ daha tezayüdünü müstelzim olmak itibarıyla pek ziyade şâyân-ı teessüftür. Heyet-i cedîde-i hükümet hukuk ve menâfi-i âliye-i memleketi müdafaa ve muhafaza için bütün mesâisini sarf etmek emeliyle gelmiş olup ancak bu hususta usûl-i muvaffakiyet vifak ve vahdetin avdetiyle her tarafta muhafaza-i sükûna gayret ve Hükümet’in telkinatına mutavaatla menâfi-i memlekete muzır harekâttan mücânebet edilmekle hâsıl olacağından hemen merkez ve mülhakata bu dairede icra-yı vesâyâ olunarak ve ahvâl-i vilâyâttan peyderpey ma’lumât itasına ve meb’ûsan intihâbâtı 11 muamelesinin tesrî’iyle netâyicinin inhasına himmet buyurulması bilhassa tavsiye olunur.
Nazır
Mehmet Şerif
Vesika 146
Beyannâme
Vatan ve milletin elyevm geçirmekte olduğu şu buhranlı devrede hükümet-i hâzıra Cenâb-ı Hakk’ın tevfîkat-ı ilâhiyesine ve peygamberimiz efendimiz hazretlerinin ruhaniyet- i celîlesine istinâden pâdişâhımız ve hilâfetpenâh efendimiz hazretlerinin teveccüh-i hümâyûnlarına ve millet-i Osmaniye’nin müzâherâtına itimat ile mes’ûliyeti deruhde ederek saadet ve selâmet-i mülk ü milleti temîn için azm-i kat’î ile ifa-yı vazifeye mübaşeret etmiştir. Heyet-i vükelâ-yı hâzıra mütecanis ve hutût-ı esasiyede müttehidü’l-efkâr olup hiçbir fırkaya mensup olmadığı gibi muhtelif siyasî grupların hiçbirine dahi temâyül etmez. Fakat vatan ve milletin saadet ve selâmetine ma’tûf olan gayede hepsinden muâvenet-i maneviyeye intizârda bulunur. Eyyâm-ı ahîrede Anadolu’da zuhûr eden ahvâl İzmir’in bigayri hakkın işgaliyle ânı takip eden vakayi-i fecianın ve Anadolu vilâyât-ı şarkıyesi mukadderâtı hakkında işâa edilen rivâyâtın efkâr-ı ahalide hâsıl ettiği tesirât neticesi olup maksat ise hukuk ve hudûd-ı Osmaniye’nin muhafazası olduğuna ve Hükümet de şu histe müşterek bulunduğuna binâen vukua gelen su-i tefehhümâtın zevâline şu iştirak-ı hissî kâfildir. Milletin büyük küçük hiçbir tabakasında ve memleketin hiçbir noktasında bu ulvî maksada mugayir bir fikir ve mülâhazanın mevkii olamayacağı âşikârdır. Hususiyle hiss-i vatan ve hulûs-ı niyet ve samimiyet rehber-i hareket olunca su-i tefehhümâtın ortadan kalkmasına mâni, bi’t-tabi zâil olur. Hükümet’in düstûr-ı emeli cümlece mutâ’ olan Kanun-ı Esasî ahkâmıdır, irâde-i milliyenin tecelligâhı olan Meclis-i Meb’ûsan’ın sür’at-i mümkine ile halli akdem-i vezâifimiz ve intihâbatın kemâl-i hürriyet ve selâmetle cereyânı ve mukadderât-ı memleketin vükelâ-yı millet vesâtetiyle tayini ehass-ı âmâlimiz bulunduğundan intihâbatın aksar-ı tarîk ile icrası esbâbına tevessül olunmuştur. Menâfi-i hayatiye-i vatanın temîni Hükümet’in yekvücûd bir kütle teşkil eden millete istinâden konferans huzuruna çıkmasına mütevakkıf olmakla ihtilâfâtın tesirât-ı muzırra-i hariciyesi bütün vatandaşlar tarafından teslim edileceğinden Hükümet mutmaindir. Şeref ve haysiyet-i Osmaniye memlekette hiss-i adâlet ve müsavatın hükümran olmasında bulunmakla bilâ-tefrîk-i cins ü mezhep hiç kimsenin kanunen mahfûz olan hukuk-ı şahsiye ve medeniyesine bir gûnâ taarruz vukua gelmemesine sarf-ı mesâi edilecek ve muhafazası begayet mültezem olan intizam-ı ictimâiyeye asla halel getirilmemesine itina olunacaktır. Hükümet efkâr-ı âmmenin ma’kesi olan matbûatın memlekete büyük hizmetler ifa edebileceğine kani ve her halde menâfi-i vataniyeyi vikayeye her zamandan ziyade itina etmesine dahi muntazırdır. Mesalih-i devletin hüsn-i cereyânı kavânîn ve nizamat-ı mevcudenin tamamen tatbikine vâbeste olmakla memûrînin bu noktaya ale’d-devam riâyetkâr olmaları lâzımdır. Hilâf-ı kanun ahvâl vuku bulmuş ise bunların dahi yine kanun dairesinde tashihine müsaraat olunacaktır. Wilson prensiplerinden bi-hakkın istifade olunarak Devlet-i Osmaniye’nin müttehit ve pâdişâhının etrafında müctemi bir devlet-i müstakille olarak temîn-i bekası için hiçbir teşebbüsten geri durulmayacaktır. Zaten düvel-i muazzamanın hissiyat-ı nasafetkârâneleri ve hakikaten gittikçe tavazzuh etmekte olan Avrupa ve Amerika efkâr-ı âmmesinin itidâl-perverliği de bu bâbda emniyet-bahştır. İn’ikad-ı sulhün bir an akdem tesrî’iyle hâl-i tereddüde nihayet verilmesi menâfi-i vatan icabından olmakla bu hususta dahi teşebbüsât-ı lâzimeye ibtidâr olunacaktır.
Sureti aynen bâlâya muharrer beyanname-i resmînin merkezce mülhakat ve vilâyette hemen neşr ü ta’mîmi mütemennadır.
7.10.35 |
Dahiliye Nâzırı |
Vesika 147
Şifre |
Sivas, 11.10.35 |
Balıkesir’de Fırka Kumandanı Kâzım Beyefendi’ye
- Heyet-i Temsiliye zât-i âli-i birâderîlerine arz-ı hürmet ve muhabbet eder. Cephe ve muharebe nokta-i nazarından olan teşkilât hakkında tenvîr buyurmanızı ricâ ederiz.
- Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti teşkilât nizamnamesinin Bursa’dan celbiyle o mıntakanın icâbatına göre millî ve askerî teşkilâtın tevhîdi hususunda himmet-i birâderîleri mercûdur.
- Teşkilât-ı Milliye’ye dahil heyetlerin ve eşhâsın muhtelif tarzda hükümet-i merkeziyeden mutalebâtta bulunmaları Kuvâ-yı Milliye’nin vahdet ve ahengine halel vereceğinden icap edenlere bu bâbda nasâyih-i lâzimede bulunularak muharebe ve hususât-ı askeriyeyi bi’t-tabi zât-ı âlileri ve Kolordu hall ü fasl edeceğinden teşkilât heyet-i merkeziyesinin muhafaza-i irtibat nokta-i nazarından şimdilik Sivas’ta bulunan Heyet-i Temsiliye ile tesis-i muhabere eylemesi münasip olur.
- Meb’ûsların âmâl ve makasid-i milliyenin Meclis’te temînine çalışacak zevâttan intihap olunması pek mühimdir. Bunların Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti namına şahsan namzetliklerini vaz’ etmelerini ve taraf-ı âlinizden himaye olunmalarını ricâ ederim kardeşim.
- İşbu telgrafın vusûlünün iş’ârı mercudur.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi namına
Mustafa Kemal
Vesika 148
Şifre |
Sivas, 11.10.35 |
Konya’da On İkinci Kolordu Kumandanlığı vasıtasıyla Heyet-i Temsiliye azasından Refet Beyefendi’ye
- Konya, Isparta, Burdur, Antalya ve Afyonkarahisar, Denizli, Menteşe livalarında nizamname mûcibince teşkilât-ı milliyenin sür’at-i teessüsü ve taazzuvu pek mühimdir. Teşkilâtın vesâit-i mümkine ile Aydın, Saruhan, İzmir livalarına teşmiline çalışmak icap eder. Gerek bu menâtıkın ve gerek Eskişehir, Kütahya, Balıkesir, Çanakkale müstakil livalarıyla Bursa vilâyetinin sühûlet-i irtibat nokta-i nazarından teşkilâtı hakındaki mütâlaalarının beyanını ricâ ederiz.
- Meb’ûsların makasid-i milliyeye müstenit esâsâtımızı kabul eden zevâttan intihap olunması için her tarafça tedâbîr-i lâzimeye tevessül olunmalıdır. Heyet-i Temsiliye kimsenin cemiyet namına namzetliğini vaz’ etmeyecektir. Fakat evsâf-ı matlûbeyi hâiz olanlar şahsen Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti namına namzetliklerini vaz’etmelidirler. Bu suretle namzetliklerini vaz’ edenler isimlerini mensup oldukları liva heyet-i merkeziyeleri vasıtasıyla doğrudan doğruya aynı zamanda isimlerini Heyet-i Temsiliye’ye bildireceklerdir. Cümleten gözlerinizden öperiz.
- Orada gerek muharebe nokta-i nazarından gerek millî teşkilât itibarıyla mütâlaatınızın iş’ârı mercûdur.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi namına
Mustafa Kemal
Vesika 149
Şifre |
Sivas, 11.10.35 |
Bursa Fırka Kumandanı Bekir Sami Beyefendiye
- Bursa’da nizamname mûcibince kuvvetli ve şâyân-ı itimat ve itibar zevâttan mürekkeb bir heyet-i merkeziyenin ve Bilecik’te bir heyet-i idârenin teşekkülü ve Bilecik livasının merkeze raptıyla bütün Hüdavendigâr vilâyeti dahilinde nevâhiye varıncaya kadar teşkilâtın teşmiliyle vilâyetin bir kütle-i metîne haline sür’at-i ifrâğı pek ziyade elzem ve faideli görülmektedir. Bu hususta icap edenlerin teşvik ve tergibiyle neticenin iş’ârını hassaten ricâ ederim.
- Meb’ûs intihâbında Cemiyet’imizin nokta-i nazarı heyet- i merkeziyeye hitaben açık telgrafla yazılmıştır. Mütâlaa buyrulması münasip olur.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi namına
Mustafa Kemal
Vesika 150
Şifre |
Sivas, 12.10.35 |
Harbiye Nâzırı Cemal Paşa Hazretlerine
İkdam gazetesinin 23 Eylül 35 tarih ve 8123 numaralı nüshasında münteşir Askerî Nigehbân Cemiyeti’nin muhtırası pek muhik olarak ordu-yı hümâyûn ümerâ ve zâbitânının calib-i nefret ve heyecanı olduğu ve bu bâbda mâfevk kumandanlar tarafından protesto ve şikâyetnameler gönderilmek ve bu ihanete bir an evvel hâtime verilmesini talep etmek gibi teşebbüslerde bulunmak istendiği istihbâr edilmektedir. Fi’l-hakika Cenâb-ı Hakk’a bin kere şükürler olsun Pâdişâhına sadık, kavânîn-i askeriyeye mutî, her türlü siyasî cereyânlardan müberra olan Osmanlı ordusu bugün vatan ve milletin yegâne nigehbânı olduğunu vahdet-i fikriye ve zapt ü rapt-ı askerîsi ile cihana göstermekle vaziyet-i dahiliye ve hariciyemizi temîn eylemektedir. Kavânîn-i devlete mugayir, pâyitaht-ı saltanat-ı seniyede Harbiye Nezareti’nin gözü önünde askerî bir cemiyet-i fesadiyenin icra-yı faaliyet etmesi ve hatta beyannamelerinin sahaif-i matbûata kadar geçmesi bütün ordunun tezyîd-i infialine ve zaman geçtikçe hiç şüphesiz makam-ı nezaretpenâhîlerine kadar usûlsüz mürâcaatlara ve belki de tedâbîr-i mukabileye kalkışarak vatan ve millet için gayr-i kabil-i telâfi felâketlere sebebiyet verecektir. Buradaki ma’lumâta nazaran bu mugayir-i kanun cemiyet-i fesadiyenin res-i kârında Kiraz Hamdi Paşa, hırsızlığından dolayı matrûd Erkân-ı Harp Miralayı Refik Bey, Sâbık Halâskâr Grubu’ndan Binbaşı Kemal Bey, Bandırma Sâbık Sevkiyat Reisi Topçu Binbaşılarından Hakkı Efendi ve henüz bu cemiyetle kat’-ı rabıta edip etmediği belli olmayan matrûd Erkân-ı Harp Binbaşılarından Nevres Bey gibi eşhâs olup azası da seyyiâtları yüzünden ordudan tard olunmuş veya tekaüde sevk edilmiş kesân ile ahlaksızlıklarıyla tanınmış mahdudü’l-mikdar eşhâstan ibaret bulunmaktadır.
Malûm-ı samileri olduğu vechile Cevat Paşa Hazretlerinin zaman-ı nezaretlerinde bu cemiyete karşı Harbiye Nezareti takibata başlamış, fakat sonra tebeddülâttan dolayı arkası bırakılmıştı. Binâenaleyh bu menba-ı fesadın hemen kökünden sökülüp atılması, mensûbîninin ibreten lissairin olacak surette şedîden tecziye ve bu icrâât ve takibattan ordu-yı hümâyûnun resmî ta’mîmlerle haberdâr kılınması, fedakâr ve namuslu heyet-i zâbitânımızın teskin-i ezhânı, ordunun temîn-i inzibatı nokta-i nazarından hayatî ve müstacel bir mesele addeylediğimizden muvaffakiyet-i nezaretpenâhîleri nokta-i nazarından arzını vecîbe addederiz.
Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal
Yorumlar
Yorumları Göster Yorumları Gizle