Mustafa Kemal Atatürk - Nutuk/4. bölüm/Kazım Karabekir Paşa Heyet-i Temsiliye'nin Ankara'ya gitmesine…
Efendiler, Heyet-i Temsiliye merkezinin, Ankara’ya nakli fikri oldukça eski idi. Bu fikir ilk mevzu-i bahis olduğu sıralarda, Kâzım Karabekir Paşa’dan vürûd etmiş olan bir telgrafı aynen burada zikredeceğim:
Şifre
|
Erzurum’dan, 3 Teşrinievvel 1919
|
Heyet-i Temsiliye’ye: Kuvâ-yı Milliye’yi temsil eden heyet-i aliyyenin, değil Ankara’ya, hatta Sivas’ın garbına bile geçmemesi fikrindeyim. Çünkü şarkî vilâyâtın Kuvâ-yı Milliye’sini teşkil eden heyetin bütün bütün uzaklaşması dolayısıyla bu vilâyetlerin teşkilâtsızlığını mûcib olacağı gibi, şimdiye kadar pek meşrû’ ve mantıkan idâre edilmekte olan harekât-ı milliyenin; öteden beri daima her bir teşebbüsümüzü fena görmek ve göstermek isteyen düşmanlarımızca sâbıkı misillû, bir yerde muhafazası için Heyet-i Temsiliye’nin Sivas’tan garba geçmemesi mütâlaasında bulunduğumu arz eylerim.
Kâzım Karabekir
Böyle bir telgrafnamenin, asl ü esası olamayacağına hükmetmek istedim. Fakat ne çare ki bu şifre telgrafname Erzurum’dan, Sivas’ta Üçüncü Kolordu’ya keşîde edilmiştir. Şifre mahlûlünün altında “Açıldı. Fethi, 4/5 minh” yazı ve imzası olduğu halde de Üçüncü Kolordu’dan bize gönderilmiştir.
Efendiler, Kâzım Karabekir Paşa, davetimiz üzerine Sivas’a geldikten ve birlikte müzakerede bulunduktan sonra şüphesiz bu telgrafname ile evvelce bildirdiği fikir ve mütâlaasında isabet olmadığını görmüş olacaktır. Fakat bu fikir ve mütâlaadaki isabetsizliği anlamak için behemehâl vicâhen müdâvele-i efkâra hiç de hacet olamayacağı bedîhîyâttandır. Bu fikir ve mütâlaanın istinâd ettirildiği sebeplere en basit bir nazar atfetmek, onların butlânını anlamaya kâfi gelir zannederim.
Bir defa, Heyet-i Temsiliye’nin yalnız, şarkî vilâyâtın Kuvâ-yı Milliye’sini teşkil veyahut temsil etmediği ve belki bütün memleketin –Anadolu ve Rumeli’nin– Kuvâ-yı Milliye’sini temsil eylediği çoktan ma’lûm olmuş bulunmak lâzımdı. Bâ-husûs, bu nokta üzerinde günlerce devam eden telgraf başı münakaşaları olmuştu. Bir de Heyet-i Temsiliye’nin Sivas’tan Ankara’ya nakletmesi, şarkî vilâyetlerin teşkilâtsızlığını mûcib olacak bir sebep teşkil edemezdi. Heyet-i Temsiliye’nin, şarkî vilâyetlere Sivas’tan telgrafla verdiği evâmir ve talimatı, Ankara’dan aynı suretle verebileceğine şüphe yoktu.
Fakat Heyet-i Temsiliye’nin şark vilâyetlerinden ziyade garp vilâyetlerine, İstanbul’a yakın bulunmasını istilzam eden ve haklı gösteren esbâb-ı mantıkiye elbette çok idi. Evvelâ, garp ve garb-ı cenubî vilâyetlerimizden fiilen düşman işgali altına alınmış olanlar vardı. Bu vilâyetlerimizi işgal eden düşman karşısında, esaslı müdafaa cepheleri teşkil ve onların esbâb-ı tarsînini temîn etmek lâzımdı. Halbuki şark vilâyetlerimizde böyle fecî bir vaziyet yok idi. Kat’î olarak karîb bir tehlike-i fiiliye de muhtemel görülmüyordu. Baîd bir ihtimale göre, faraza şarktan Ermenilerin fiilî bir tecavüzü kabul olunsaydı bile, onun karşısında Kuvâ-yı Milliye ile takviyesi mukarrer olan kendilerinin taht-ı kumandasında, On Beşinci Kolordu hazır bulunuyordu. Fakat İzmir cephelerinde muhtelif tarz-ı kumandalar, muhtelif mahiyette kuvvetler ve muhtelif ve mütenevvi, menfî menâbiden muzır tesirler vardı. Adana işgaline karşı henüz cephe teşekkül edememişti.
Yorumlar
Yorumları Göster Yorumları Gizle