Mustafa Kemal Atatürk - Nutuk/4. bölüm/Vaziyet-i umumiyeyi idare ve sevk mesuliyetini deruhde edenler…
Binâenaleyh, usûl ve kaide şudur ki vaziyet-i umumiyeyi idâre ve sevk mes’ûliyetini deruhde edenler, en mühim hedefe ve en yakın tehlikeye mümkün olduğu kadar yakın bulunur. Yeter ki bu takarrüb, vaziyet-i umumiyeyi nazardan mehcûr bırakacak derecede olmasın!
Ankara, bu şerâiti câmi bir nokta idi. Her halde cephelerle iştigal edeceğiz diye Balıkesir’e, Nazilli’ye veyahut Karahisar’a gitmiyorduk. Fakat cephelere ve İstanbul’a şimendiferle merbût ve vaziyet-i umumiyeyi idâre nokta-i nazarından Sivas’tan asla farkı olmayan Ankara’ya gelecektik.
Meclis-i Mebusan’ın İstanbul’da toplanması zarurî görüldükten sonra ise Ankara’ya gelmek ne derece lüzumlu ve faydalı mütâlaa edilmek lâzım geldiğini izaha lüzum görmem.
Efendiler, Heyet-i Temsiliye’nin Ankara’ya nakletmemesi için sebepler serd olunurken, bu meyânda hele “öteden beri daima her teşebbüsümüzü fena görmek ve göstermek isteyen düşmanlardan” bahsedilmiş olmasına hiçbir mâna veremedim. Fi’l-hakika, kendisinin dediği gibi düşmanlar bizim hangi hareketimizi, hangi teşebbüsümüzü iyi görmüşlerdir veya görebilirler ki ona göre hareket edelim!
Eğer bu fikir ve mütâlaayı tevlîd eden: “İstanbul’da âmâl-i milliyeye mutabık bir Ali Rıza Paşa Hükümeti vardır. Meclis-i Mebusan da orada ictimâ ederek mukadderât-ı millet ve memleketi murakabeye başladıktan sonra, Heyet-i Temsiliye’nin garp cepheleriyle, Meclis-i Mebusan ile alâka ve münasebetine ne lüzum kalır. Bu takdirde, Heyet-i Temsiliye’nin yalnız şark vilâyetlerinin teşkilâtıyla iştigal ve iktifâ eylemesi vâfi ve daha nâfi olmaz mı?” gibi bir mülâhaza ve mütâlaa idiyse, bir dereceye kadar şâyân-ı teemmül görülebilir. Fakat bu takdirde de vaziyet-i umumiyeyi ve hakikat-i ahvâl ve şerâiti görüşte ve tarz-ı telâkkide Heyet-i Temsiliye ile Kâzım Karabekir Paşa arasında gayr-i kabil-i imlâ bir hendek olduğunu kabul etmek icap eder.
Heyet-i Temsiliye’nin Ankara’ya gelmesini düşmanlar fena görecektir noktasında daha çok tevakkuf edilerek belki dermeyan edilmiş olan fikir ve mülâhazanın menba ve menşeine daha ziyade nüfûz edilebilirse de bizim şimdilik buna hasredecek fazla zamanımız yoktur.
Yorumlar
Yorumları Göster Yorumları Gizle