Mustafa Kemal Atatürk - Nutuk/7. bölüm/İstanbul Ankara ile temas arıyor ve bu teması Nurettin Paşa temîne…
Muhterem Efendiler,
9 Mayıs 336 günü Meclis’te hafî celse halinde izâhât verirken ve Fransız memurları ve heyetleri tarafından temas ve irtibat arandığını beyan ederken, mebuslardan biri, (hatıramda yanılmıyorsam, Çorum Mebusu merhum Fuat Bey) birkaç günden beri güya İstanbul, bizim ile anlaşmak istiyormuş, bu hususta ma’lumât verir misiniz? diye bir sual tevcîh etti.
Fi’l-hakika, o tarihten dört beş gün evvel, İstanbul’da, Leon isminde birisi Çanakkale üzerinden bizi aramıştı. Ankara’yı bulduktan ve bizim burada bulunduğumuzu anladıktan sonra dediler ki “söyleyeceğimiz şeyler gayet mühimdir. Onun için muhabereyi geceye ta’lîk edelim. Ordu merkezleri de aradan çekilsinler.” O gece görüşmediler. Fakat bir iki gece sonra tekrar aradılar. Bu defa karşımıza çıkan muhataptan, İzmir Vali-i Sâbıkı Nurettin Paşa imzasıyla bir telgraf verildi. Bu telgrafname muhteviyâtı şöyle idi: “Ben, iki arkadaşımla beraber, İstanbul’un sizinle anlaşmasına tavassut etmeyi menâfi-i vataniyeden addederim. Buradaki hükümet ve İngilizler buna muvafakat ettiler. Sizin de cevâb-ı muvafakatinize intizâr ederiz.” Nurettin Paşa, telgrafını Heyet-i Temsiliye Riyâseti’ne tevcîh ediyordu. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ve Hükümeti’nin teşekkül ve icra-yı faaliyete başladığından ve Büyük Millet Meclisi’nin mevcudiyet ve meşrû’iyetini teyid eden Hıyanet-i Vataniye Kanunu’ndan bîhaber görünüyordu. Nurettin Paşa’nın telgrafını, Müdafaa-i Milliye Vekili bulunan Fevzi Paşa Hazretlerine havale ettim. Müşarünileyh, Nurettin Paşa’ya cevap verdi. Bu cevâbında dedi ki “Telgrafınızı Heyet-i Temsiliye Riyâseti’ne keşîde etmekle henüz vaziyet-i hakikiyeye ıttılâ peyda edememiş olduğunuz anlaşılıyor.” ve vaziyeti izah ettikten sonra “İstanbul’da hangi makam, Ankara’da hangi makamla görüşmek istiyor.” dedi. Bu telgrafa imzasız gelen cevapta “telgrafnameyi yazan zevât şimdi burada değildir. Bunu bıraktılar, gittiler. Yarın saat onda size ma’lumât veririz.” deniliyordu. Bundan sonra Nurettin Paşa, ikinci defa olarak yine mürâcaat etti. Bu defa, “telgraf muhhaberâtıyla anlaşmak imkânı olmadığından, tarafınızdan sahib-i salâhiyet bir heyeti İstanbul’a gönderin, görüşelim ve anlaşalım” diyordu.
Efendiler, biz de cevâben dedik ki “pek doğrudur, hakikaten telgrafla anlaşmak mümkün değildir, fakat siz Mudanya’ya geliniz ve ne vakit gelebileceğinizi de bildiriniz. Bizim tarafımızdan da orada sahib-i salâhiyet zevât hazır bulunur. Bursa’ya da icap eden talimat verildi.” Ondan sonra, bir daha mürâcaat vâki olmadı. Hoca Müfit Efendi (Kırşehir), “Acaba hakikaten Nurettin Paşa mı idi” diye sordu. Ben de “Evet! Hakikaten Nurettin Paşa” cevâbını verdim.
Efendiler, Nurettin Paşa vasıtasıyla, İstanbul’un vuku bulan bu mürâcaatının, Anzavur’un Balıkesir mıntıkasında mağlûp edildiği ve Bolu’da muvaffakiyet istihsaline başlandığı günlere tesâdüf ettiğini de kayıt ve işaret etmeliyim.
Yorumlar
Yorumları Göster Yorumları Gizle