Dünyanın Önde Gelen Haberleri ve Ansiklopedisi
Slimfit
  1. GEZİ

Sevdası ve özlemiyle yemyeşil bir dünya kurdu

Sevdası ve özlemiyle yemyeşil bir dünya kurdu
Sakura

Sevdası ve özlemiyle yemyeşil bir dünya kurdu

15 yıl önce çok sevdiği eşini kaybedince Keban Gölü havzasındaki ıssız ve çorak bir adaya yerleşti. Eşinin, ağaç ve çiçek tutkusu nedeniyle adayı ağaçlandırmaya karar verdi. 82 yaşındaki Ziya Abay, sevdasıyla Ferhat gibi dağları delmedi ama 15 yılda Tunceli Pertek İlçesi yakınlarındaki bir adaya 3 bin 500 ağaç dikerek yemyeşil bir dünya kurdu

Anadolu'nun orta yerinde, Keban Gölü havzasında kendi halinde 82 dönümlük küçük bir ada... Gölgesine sığınacağınız birkaç ağaç dışında yeşil namına bir şey yok. Üzerindeki sararmış otlar, adayı sarıp sarmaladığı için toprağı kuraklaştırıp kavurmuş. Bu ada 15 yıl öncesine kadar kendi kaderini yaşıyordu. Ama bir gün 67 yaşında bir adam çıkıp geldi adaya. Çok sevdiği eşini kaybettiği için yaslıydı, yüreği bu ada gibi kavruluyordu. Ama acıyla... Susuzluktan kavrulan, çoraklaşan bu ada yeşerir miydi?

Eşinin ağaçları ve çiçekleri ne kadar çok sevdiğini düşündü. Bu adaya can verebilirdi. Başladı çalışmaya, tek tek fidan dikti. Ağırlıklı olarak da meyve ağacı fidanları... Sonra, göl suyunu çekip diktiği fidanları sulayacağı bir sistem kurdu. Her gün fidanları sulamaya başladı. Ömrünü bu adaya adamıştı artık. 15 yılın sonunda adanın görüntüsü değişti... Ada, 3 bin 500 ağacın yaşadığı, yeşil, adeta büyük bir meyve bahçesine dönüştü... Ziya Abay, 82 yaşında. Ona Robinson Crusoe diyorlar ama Ziya Amca'nın hikayesi Robinson'unkinden çok farklı ve daha derin... Ödüllü belgesel film yönetmeni Turgay Kural'ın çektiği Ada'm belgeseli sayesinde tanıştık Ziya Amca ile... Ada'm, 3 Eylül'de başlayacak 31. Uluslararası Ankara Film Festivali'nin Ulusal Belgesel Yarışması'na seçilince belgeselin ve Ziya Amca'nın hikayesinin peşine düştük. Tuncelili, yıllar önce çok sevdiği eşiyle Eskişehir'e yerleşiyor. Yolu antikacılıkla kesişiyor. Alanında uzmanlaşıyor. Bir dükkan açıyor. Eşi Emine Hanım ile kendi halinde çocuklarını büyütürken çalan bir telefonla hayatı altüst oluyor. Trafik kazasında eşinin yaşamını yitirdiğini öğreniyor.

EŞİM GİDİNCE GÜLLER DE SOLDU

"Birbirimize aşıktık, çok seviyorduk" diyor Ziya Amca: "Yıkıldım onun ölümüyle. Ağaçları, çiçekleri çok seviyordu. Onu unutmadım. Bu adaya geldim. Ağaçları diktim. Candan seviyorum ağaçları. Onlara kurban olurum. Hayranım onlara. Eşim evde çiçekleriyle konuşurdu. Özellikle gülleriyle. Onlar canlı, sizi duyuyor ve anlıyor. İnanır mısınız, eşim gittikten sonra o güller soldu kurudu." Eşine duyduğu o büyük sevda Ziya Amca'nın yüreğinde hiç eksilmiyor, ama onun yokluğunun yarattığı derin boşluk da onu toprağa ve bu ıssız adaya savuruyor. Ziya Amca da eşinin doğaya, toprağa olan sevgisiyle doldurmaya çalışıyor bu boşluğu. Ziya Amca'nın dört çocuğu var.

Oğullarından biri doktor, diğeri baba mesleğini devralmış, antikacı. Kızlarından biri öğretmen diğeri da ABD'de yaşıyor. Her gün sırayla babalarını arıyorlar. Sonuçta ıssız bir adada tek başına yaşıyor babaları ve haklı olarak endişeleniyorlar. Çocuklarından doktor olan Abdullah Abay "Önceleri babam için endişeleniyorduk. Tek başına ıssız bir adada yaşamayı ve bu adayı ağaçlandırmayı seçti. Ama gördük ki babam bu adada mutlu. Biz de durumu kabullendik. Her gün düzenli olarak arayıp durumunu kontrol ediyoruz. Ben ayda bir yanına geliyorum" diyor. Çocukları, adaya yakın olan Tunceli'nin Pertek İlçesi'nde bir ev almışlar. Biraz baskıyla da Ziya Amca'yı arada gidip o evde kalmaya ikna etmişler.

Küçük bir teknesi var. Bu tekne ile ulaşımını sağlıyor. Ziya Amca yazları bu adada yaşıyor ama kışları eve geçiyor. Lakin kışları illa ki adaya gelip ağaçları sulamayı, onlarla konuşmayı ihmal etmiyor. "Birkaç gün ayrı kalsam adamdan uyuyamıyorum" diyor. Uyuyamamakta haklı Ziya Amca. Çünkü o, ağaçları evlatları gibi görüyor: "Yaşım 82 yorulmak nedir bilmiyorum. Ağaçla uğraştığım için kendimi güçlü hissediyorum. Onları kendi çocuklarım gibi seviyorum." Adada en çok sevdiği ağaç eşinin adını verdiği bir ıhlamur ağacı. "Eminem" diyor o ağaca ve onunla konuşurken söylediği bir cümle Ziya Amca'nın tüm motivasyonu özetliyor: "Siz bana can verdiniz ben de size can veriyorum." Adanın bir noktasına küçük bir baraka yapmış. Orada yatıp kalkıyor adada kaldığı zaman. Dokuz tane de kedisi var, ona yol arkadaşlığı yapan. Kediler sadece yol arkadaşlığı yapmıyor. Adada az da olsa görülen yılanları Ziya Amca'dan uzak tutuyorlar.

AĞZIMDA BAL GİBİ TATLI BİR TÜRKÜ

Peki bunca çabanın sonucu ne olacak? 15 yılda ıssız ve çorak bir adaya can veren, binlerce ağaç diken Ziya Amca, adeta çöl ortasında yarattığı bu vahanın geleceğinden elbet endişeli. Daha doğrusu kafasının bir köşesinde bu soru duruyor: "Benden sonra ne olur bilemiyorum. Belki devlet biraz sulamaya devam eder belki çocuklarım önce ilgilenecek sonra gelemeyecekler, ama sulanmazsa ada göçüp gider eski haline döner" diyor. Lakin bu durumu pek de kafasına takmak istemiyor. Gücüm yettiği kadar ağaç dikeceğim, ağaçları sulayacağım" diyor ve ağzında bir türkü yürüyor adasının üzerinde. Ve o an şair A. Kadir'in Sabah Türküsü şiirindeki adam oluveriyor: "Bir deniz üstündeyim, ne ucu var ne bucağı/ Bir sevda içindeyim, başım dumanlı/ Ağzımda bal gibi tatlı bir türkü/Bir iner bir çıkarım bu yokuşu/Ağzımda bal gibi tatlı bir türkü/Kazanırım çocuklarıma ekmek parası."

ZAMANIN RUHUNA MEYDAN OKUYOR

Çektiği belgesellerle birçok ödül alan yönetmen Turgay Kural, Cumhuriyet Üniversitesi'nde akademisyen. Ama gazetecilik geçmişi de var. Bir haber sayesinde Ziya Abay dikkatini çekiyor. Ve onun hikayesinin peşine düşüyor. Bir bayram günü atlayıp Ziya Amca'nın yanına gidiyor. 15 gün onunla birlikte yaşıyor. Kural, "Adada hissedilebilir sıcaklık 50-55. Ne su ne elektrik var. Beş dakika yürüyorsunuz piliniz bitiyor. Ama Ziya Amca her şeye rağmen bu adada yaşıyor. Kendince bir hayat kurmuş, yaşamsal bir ritmi var ve yorulmuyor. Her gün o ağaçları suluyor, onlarla konuşuyor. Bakımını yapıyor. Meyvelerini topluyor" diyor. Kural'a göre Ziya Amca zamanın ruhuna meydan okuyan adeta bir derviş, bir Don Kişot: "İnsanın her şeyi, tabiatı, sevdasını, git gide kendini tüketiği bir dönemde Ziya Amca tam tersine çalışıyor ve yaşatıyor. Eşine duyduğu sevdasını yaşatıyor, adayı ağaçlandıp adayı yaşatıyor." Çektiği belgesellerde genellikle sıradan insanın güçlü öykülerini anlatan Kural "Sıradan insanın hikayesi ne kadar güçlü olursa olsun, ne kadar farklı olursa olsun bizde olağan kabul edilir. Oysa sıradan insanın hikayesinin sürprizle dolu olduğu bilinmez. Onun dünyasından içeri girmeyi bilirseniz işte karşınıza Ziya Amca gibi insanlar çıkıyor" diyor.

GÖNLÜ ZENGİN BİRİ

Ziya Amca elma, armut, badem ağaçları ve üzüm asmaları dikmiş bol bol. Artık ağaçlar meyve veriyor. Meyvelerin boşa gitmesini istemiyor Ziya Amca, toplayıp dağıtıyor. Polislere, jandarmaya veriyor. Yönetmen Turgay Kural "Çok lezzetli meyveler. Ama satmıyor. Dağıtıyor. Bir gün ilçede birinin hasta olduğunu öğrendi. Meyveleri topladı. İlçeye gittik şifa verir bu meyveler diye hastaya verdi. Yani gönlü öyle zengin biri" diyor.

 

 

 

Kaynak:     sabah.com.tr

 

Makaleni beğendinizmi? Sosyal medyada takip edin!

Küfür, hakaret, rencide edici ve büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmayacaktır.

Sakura

San Francisco temelli bir firmanın tavuk tüyünden laboratuarda yetiştirdiği tavuk eti

Editörün Seçimi